Bu süreçte sosyal medyada ve basında, küfürlerin ve seviyesiz içeriklerin hat safhada olduğuna üzülerek şahit olduk.
Dolayısıyla tüm hadsiz ve seviyesiz yani suç teşkil eden haberler ve yorumlarla ilgili dava süreci başlatılmalı. Aksi halde ipin ucu kaçtı ve gidişat iyi değil.
Bunun nedeni de, basın, medya, gazetecilik alanında, okumuşluk düzeyi ve bilgi, birikim seviyesi düştükçe düşüyor.
Toplumun da, basının olumsuz yansıması sonucu, aynı oranda köreldiğini ne yazık ki üzülerek görüyoruz.
Sosyal medyada korkunç bir habercilik yapılıyor. Topluma kötü örnek olunuyor.
2006-2016 yılları arasında ülke yazılı basınında, daha sonrasında ise internet medyasında gazetecilik yaptım. Hiç bu denli seviyenin diplerde olduğu bir dönem daha görmemiştim.
Bizim zamanımızda, örneğin dönemin başbakanı rahmetli İrsen Küçük’ü sevenler olduğu kadar, eleştirenler de vardı. Kendisini arardım, numaramı bilerek veya bilmeyerek telefonumu yanıtlardı, Ne zaman ki içinden çıkamayacağı bir soru yöneltirdim, “Bir dakika da merdiven çıkarım yoruldum, sonra konuşalım” deyip telefonu kapatırdı, sonra da bir daha telefonumu yanıtlamazdı.
Saygısızlığımızdan değil, zor sorularımızdan kaçarlardı. Biz bunları habere katamazdık, belki subjektif yazılabilen sadece başlıkta ve manşet cümlesini; “soruyu duydu, kaçtı” şeklinde verebilirdik, o kadar. Haberin içerisine, düşmanımız dahi olsa yorum katamaz, subjektif bir ekleme yapamaz, haberi objektif olarak yazar ve yayınlardık.
Siyasiler ve yetkililer haberlerimizden korkarlardı, küfürlerimizden değil.
Ama ne münasebet sövme sayma hakaret…
Hiçbir bakana, hiçbir siyasiye, hiçbir yetkiliye sövme sayma gibi bir hadsizliğe girmek bir yana; haberlerimize yorum dahi katmazdık.
Zaten günümüz medyasında artık demeç alma da ortadan kalkmış durumda.
Yoldan geçen eline mikrofonu alıyor ve bakanlara hitaben, “siz” demek yerine, “Sen…” diyerek’, canlı yayında konuşuyor.
Dünkü bugünkü çocuklar mikrofon uzatmayı geçtiler de artık mikrofon karşısında yorum yapıyorlar.
Eline telefon alan devrik, düşük cümlelerle, küfürler, hakaretlerle, yalan yanlış bilgilerle sözde habercilik yapıyor.
Kendi evinden sözde program yapıyor, avazı çıktığınca bağırıp, yetkililere ağza alınmayacak hakaretler ediyor.
Cümle kurmayı bilmeyenler, devrik cümlelerle haber veya köşe yazısı yazıyor, seviye diplerde…
Yazılı basında iken, röportajlarda soru dışında tek kelime yorum etmezdik; haber objektifliğini yitirmesin diye.
Haber yazım tekniklerinden bir adım sapmazdık, şuan ki bazı sözde habercilere sorulsa, haber yazma teknikleri ve haber etik kuralları nedir bilmezler.
Özel haberlerde tüm bilgileri defa defa teyit etme ihtiyacı duyardık. Bir hata olmasın, yanlış bir bilgi vermeyelim diye. ‘Bomba haber’ denilen sansasyonel haberler ve araştırma haberler hazırlardık. İmla hatası dahi olmaması için kılı kırk yarardık.
Şimdi ise, eski tarihli haberlerin servis edilmesi; haberlerin yorumlu şekilde objektiflikten uzak yazılması; hatalı, devrik cümleler ile haberlerin yayınlanması ve daha nice skandal nitelikli hatalı ve yanlış sözde habercilik yapıldığını üzülerek görüyoruz.
Halk kime ve neye inanacağını şaşırmış durumda. Bu toplumda yalnız cahil kesim yaşamıyor, kaldı ki, cahile dahi öğretici ve örnek teşkil eden bir habercilik yapmak zorundadır gazeteciler ve haberciler.
Basının doğru Türk dili yazım kurallarını kullanması gerekirken, yazım hataları; subjektif yorumlar; argo kelimeler ile suç teşkil eden hakaret içerikli cümleler ise ne yazık ki son aşamada.
Peki bunları kim denetliyor? Gazeteciler Birliği ne yapıyor?