İstanbul’da şiddetli şekilde hissedilen deprem nedeniyle oldukça endişeli olsak da, şuanda okuduğunuz bu yazımı sabah saatlerinde yazmıştım. Allah herkesi korusun.
Bazıları sürgüt edip gidiyorlar. Yanlış anladıkları sözlerimizi de unutmak bilmiyorlar.
Bir yandan okullarda başörtüsüne karşı; diğer yandan da yıllardır okullarda verilen din dersinden yana görüş ortaya koyduğum için milletin aklını karıştırdık belli ki.
Son dönemlerde gündeme gelen başörtüsü tartışmalarında, ‘okullarda başörtüsüne karşı’ görüş belirttim, ta başından beri.
Yazılarım bu platformda duruyor, isteyen açıp okuyabilir.
Belki bugün halen burada okullarda başörtüsü takılmamalı fikrimi belirtemezdim, bulunduğum konumum gereği. Ne demek istediğimi bilenler anlıyordur. Ama ben gazetecilik hayatım boyunca hep inandığım ve kendimce doğruları hesapsızca konuştum, yazdım, ifade ettim.
Bir yazımda, MECAZİ olarak, HİCİV yapmış; Basın-Sen’e hitaben, “dinsiz bir ülkeye gitsinler” başlığıyla Basın-Sen’in din derslerinin zorunlu olmaktan kaldırılması fikrini bir anda ortaya atmasını eleştirmiş; aynı yazıda da yine okullarda başörtüsüne KARŞI görüş belirtmiştim.
Bazı insanlar ise, o keşmekeş ortamda haklı olarak yazılarımı tam olarak analiz edememiş olacaklar ki, sabahleyin 16 yıllık tanıdığım bir avukat arkadaş bile başörtüsü konusunda bana bir laf söyledi.
Benim zorunlu eğitimin olduğu okullarda, başörtüsü serbesiyeti getirilmesini savunduğum fikrine kapılmış.
Önce kızdım, bunu savunduğum bir tek yazımı bulup ortaya koymasını istedim, hodri meydan diyerek!
Sonra belli ki dönüp yazılarımı bulup okumuş ve hatasını belli ki anlamış olacak ki, beni aradı ve güzel güzel konuşup uzlaştık.
Ve birlikte şu kanıya vardık. Benim yazılarım belli ki halkın kafasını karıştırmış.
Özellikle de başlıklar..
Bir yandan başörtüsüne karşı bir tutum sergileyip; diğer yandan da ‘yıllardır okullarda verilen din dersinden ne istersiniz şimdi’ şeklinde bir görüş ortaya koyduğum için milletin aklı karıştı belli ki.
Öz Kıbrıslı biri olarak, hayatım boyunca kapanmamış biri olarak; ailemde bir tek başörtülü birisi dahi yokken, okullarda başörtüsü takılmasını nasıl savunabilirim.
Herkes gündelik hayatta başını kapatabilir, zaten kapatıyorlar da. Ama okullarda çocuklar değil. Hep aynı yönde görüşler ifade ettim. Yazılarım halen duruyor.
Bu sayfada ‘yazarın tüm yazıları’ diye bir botun var. Herkes tekrar tekrar açıp okuyabilir.
Bir başka yazımda ise, ne yobazlığa ihtiyacımız var biz Kıbrıslıların; ne de dinsizleştirilmeye diyerek; dinsizleştirilmeye olduğu kadar yobazlaştırılmaya da karşı olduğumu ifade etmiştim.
Buna rağmen, halen yaşlı ve emekli bir gazeteci abim ve bir eemekli avukatın, mesleklerine rağmen dahi kafası karışmışsa, diğer insanlar ne yapsın…
Okullarda başörtüsünü savunduğumu zannediyorlarsa halen; internet ortamında kanıtlı duran yazılarıma rağmen; demek ki o keşmekeş ortamda daha sade yazmalıydım.
Çünkü internetteki binlerce enformasyon arasında, kimse bir benim yazılarımda savunduklarımı anlayabilmek için efor harcayamayacaktır.
Ayrıca başlıklar insanları yanılttı ve içeriğini okumadan kanaat sahibi oldular.
Tüm savunduklarımın halen arkasındayım. Ama yazılarımdaki fikirler tutarlı olsa da, kamuoyuna sunuş tarzım, akıl karıştırıştırıcı olmamalıydı demek ki.
Zeki Çeler’in de dediği gibi, Kıbrıs Türkü hiçbir dönemde vatanından, bayrağından, kültüründen ne de dininden vazgeçmemiştir, vazgeçmeyecektir.