Ersin Tatar ağlamış. Hani şu koltukta oturan ama o koltuğun ne ağırlığını taşıyan ne de halkın yükünü hisseden zat. Kameralar karşısında duygulanmış. Gözyaşı dökmüş. Sebep? The Times gazetesinde KKTC’nin kuruluşuna dair bir haber görmüş. Ve orada tıkanıp kalmış! Hüngür hüngür ağlamış!
Bunu da kalkıp bir başarı hikâyesi gibi anlatıyor! Ağlamış olmasını “milli gurur” gibi pazarlıyor! Ve zannediyor ki bu millet hâlâ her sahte gözyaşına inanacak kadar saf! Ama hesap etmediği bir şey var: Bu milletin gözleri artık dolmuyor. Çünkü göz kapaklarına kadar zaten dolmuş durumda! Yalana, gösteriye, tiyatroya!
Sayın Tatar, Siz 42 yıl önce yazılmış ve KKTC’yi “gayrimeşru” ilan eden bir habere ağlıyorsunuz! O haberde bu ülke tanınmıyordu! Sizse bugün hâlâ o tanınmayanlık üzerinden duygu sömürüyorsunuz. Yani siz aslında sahte bir acının reklam yüzüsüsünüz!
Ve bu “duygu gösterisini” o kadar iyi oynuyorsunuz ki, Yanınıza birkaç akıl hocası, bir mendil sponsoru, ve bir de çakma strateji danışmanı alıp, milletin ekranına gözyaşı pompalıyorsunuz.
Ama bir şey söyleyeyim mi? Bu gözyaşları yutulmaz. Çünkü halk artık boğazına kadar dolu.
Halk ağlamıyor mu sanıyorsunuz? Sizin kameraya oynadığınız yerde, bir başka mahallede bir anne çocuğunu yurt dışına yollamak için bilezik satıyor. Bir baba evladının geleceğini göremediği için başını yastığa koyamıyor. Siz ise mendil sallıyorsunuz. Gözyaşlarınız değil, utanmazlığınız akıyor.
Ajitasyonla oy kazanılacak sandınız. Ama bu millet artık gözyaşına değil, hesaba bakıyor. Ve sizin hesabınız çoktan şaştı.
Son söz: Sayın Tatar, Oturduğunuz koltuk devletin namusudur. Ağlayacaksanız orada oturmayın. Çünkü milletin artık ağlayan değil, çözüm bulan lidere ihtiyacı var.
Ve siz… Ne çözüm bilirsiniz, ne utanmayı, Sadece oynarsınız.